30 Ağustos 2011 Salı

İYİ BAYRAMLAR

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Zuhal'in Kahvesi

Amerika da yapılan bir araştırmada bir kitabın veya bir filmin sonunu bilmek, karakterleri tanıyarak okumak veya izlemek insanı daha mutlu edip keyif veriyormuş. Bilinenin aksine hikayeyi bilmeden sonunu tahmin etmek, karakterleri tanımaya çalışmak daha yoruyor. İnsan bildiği, tanıdığı sonu hakkında bilgi sahibi olduğu hikayeyi daha çok  benimseyip, severmiş. İnsan da hayatına sonradan kattığı, kişiliği, tarzı oturmuş, olgun döneminde tanıdığı kişilerle daha mı iyi anlaşır, kaynaşır? Yıllarca beraber büyüdüğü, adım adım izlediği insanlarla hayatını paylaşmak daha mı sıkıcı, daha mı yorucu, daha mı güvenli ? 20 sene, 30 sene, 40 sene yanyana, içiçe, iyi günde kötü günde, hatalarda, sevaplarda beraber olmak avantaj mı, dezavantaj mı? 
Kadın anlatıyordu "o kadar çok şey paylaştık  ki bunca yıl sonra artık sıradan iki kişi olduk, birbirimize hiç heyecan, özlem, merak duymadan günler aylar geçiyor. Birbirimizden yorulduk" 
Erkek anlatıyordu "beraber büyüdük, hayatı beraber öğrendik, biz birbirimizin eli-kolu olduk, ben onsuz nefes alamam"
Kadın anlatıyordu " sadece bir kaç ay önce tanıştık ama sanki ruh eşim gibi yıllardır tanıyor gibiyim. Beni çok iyi anlıyor, bana huzur veriyor"
Erkek anlatıyordu "her geçen sene birbirimizden daha da uzaklaştık, 20 yıllık ilişki sonunda iki yabancı olduk artık"
Bir kitabı başından sonuna adım adım okumak, bir karakteri yavaş yavaş tanımak mı, kişiliği oturmuş olgunlaşmış haliyle tanımak mı daha sağlıklı?
İnsan olgunlaştıkça, kişiliği oturdukça daha anlaşılır, geçinilebilir, ilginç hale gelebilir. Çok uzun süre birarada olmak bazen ilişkileri güçlendirir bazen de yorabilir. Beraber olmanın kalitesi daha önemli , nicelik değil nitelik gerekir. Kaç yıldır beraber olduğun önemli değil, ne kadar doğal, yakın ve samimi olduğun önemlidir. Huzurlu bir ilişki kurabilmek gerekir.
Bir kitabı ortasından okumaya başlamak, bir filmin sonunu bilerek seyretmek de ayrı bir heyecan verir.

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Yemek Gazetesi,


Bayram da çikolata, şeker, lokum mutlaka olmalıdır, adı üstünde Şeker Bayramı sizlere lezzetli ve güzel   öneriler...........
Bitter çikolata kaplı çifte kavrulmuş antep fıstıklı lokumlar, Kahve Dünyasın da,


Pelit özel kutularda karışık special çikolatalar








Cafer Erol güllü ve sakızlı lokumları,


Divan Pastanesinin madlen çikolataları,











Cemilzade ezme ve lokum













Hacı Bekir akide şekerleri

Hayata Dair

İnsan mutsuzken hep dikkati kendine dönüktür. Gitgide kendini çok ciddiye almaya başlar. Mutsuzu neşelendirmeye çalıştığında, istemez, karşı çıkar. Çünkü neşelendiğinde, dikkati kendinden uzaklaşacak ve evrenle kucaklaşacaktır. Mutsuzluk, kendine düşkünlüğün varacağı son noktadır.
TOM ROBBINS

22 Ağustos 2011 Pazartesi

Zuhal'in Kahvesi





İnsan esnek bir varlıktır her duruma, her şarta, her zaman kolay uyum sağlar, kabullenir. Asla yapmam dediğini yapar, asla gitmem dediği yere defalarca gider, almam dediğini alır " büyük lokma ye büyük laf etme " diyen atalarında beri insan 360 derece dönebilir. Zaman, şartlar ve mecburiyetler insanı bambaşka bir duruma sürükleyebilir. Herşey olabilir, herşey değişebilir, herkes farklılaşabilir. Kesin, mutlak, sabit birşey yoktur. İnsan da değişir, gelişir.  "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir"  Hep aynı insan olunamaz, hep aynı yerde kalınamaz. Zaman geçiyor, mekanlar değişiyor, dünya dönüyor sende değişiyorsun, farklılaşıyorsun. Zamanla kendi kişiliğini. özünü tanıdıkça daha iyi olmaya çalışırsın. Hata yapar  insan, düşer- kalkar daha sağlam basar. Yaşadıkları zamanla daha da olgunlaştırır insanı. Zamana, olaylara, değişimlere inatlaşma bazen teslim olmak en doğrusudur, kabul etmek gerekir . " Su akar yolunu bulur"  Kabullenmek, teslim olmak, direnmemek beceriksizlik, çaresizlik değildir.

"Teslimiyet, yaşam akışına karşı koymak yerine ona izin vermeyi içeren basit ama çok derin bir bilgeliktir. Yaşam akışını deneyimleyebileceğiniz tek yer şimdi’dir, öyleyse teslim olmak şimdiki anı koşulsuz ve çekincesiz bir şekilde kabul etmek, olana içsel anlamda direnmeyi bırakmaktır. Olanı kabullenme sizi hemen zihinle özdeşleşmekten kurtarır ve varlığa yeniden bağlar. Direnç zihnin ta kendisidir. 
ECKHART TOLLE

19 Ağustos 2011 Cuma

Yemek Gazetesi,

 Güllacın en iyi on adresi

Yufkanın şekerli süte batırılmasıyla ortaya çıkan tatlı, gül suyu da eklenince ‘güllü aş’, yani güllaç olmuş. Bu yaratıcı ve ekonomik lezzet geleneksel Türk tatlılarının en hafiflerinden. Güllaç severler bu özel lezzete kavuşmak için ramazanı bekliyor

EN İYİ 10
1. Saray Muhallebicisi / İSTANBUL
2. Karaköy Güllüoğlu / İSTANBUL
3. Emirgan Sütiş / İSTANBUL
4. Konyalı / İSTANBUL

5. Zeynel / İSTANBUL
6. Çiya / İSTANBUL
7. Savoy Pastanesi / İSTANBUL
8. Park Zirve / ADANA
9. Sevinç Pastanesi / İZMİR
10. Tatlıcı Tombak / İSTANBUL


SARAY MUHALLEBİCİSİ
Çiftlik sütünden

Kasımpaşa’da 1936’da açılan Saray Muhallebicisi, İstanbul’da 13 şubesiyle hizmet veriyor. Geleneksel sütlü ve hamurlu Türk tatlılarının çoğu var. Yalnızca ramazanda servis ettikleri güllacın yufkaları Saffet Güllaç’tan, sütleri kendi çiftliklerinden. Porsiyonu 6.5, kilosu 24 lira. (216) 337 55 89

KARAKÖY GÜLLÜOĞLU
Giresun’dan fındık

Karaköy Güllüoğlu tam 62 yıllık bir mekan. Güllacı da baklavası kadar meşhur. Trakya’dan taze süt, Giresun’dan tombul fındıkla yapılıyor. Sahibi Nadir Güllü günlük tüketilmesini tavsiye ediyor. Üstüne serptikleri ‘firik’ fıstığın satışları artırdığını söylüyor. Güllaç yapraklarının kenarları ve ortası ince kestiriliyor. Porsiyonu 5, kilosu 20 lira. (212) 249 96 80

EMİRGAN SÜTİŞ
Yıl boyunca satılıyor

Emirgan Sütiş, 1986’da diğer Sütiş şubelerinden ayrıldı ve bağımsız bir marka oldu. Güllacı Sapanca’daki çiftliklerinden gelen, manda ve inek sütü karışımıyla yapıyorlar. Yufkasını kendileri hazırlıyorlar. Cevizli ve fındıklı çeşitler var. Meyveler halden geliyor. Güllaç yıl boyu satılıyor. Porsiyonu 5, kilosu 20 lira. (212) 323 50 30

KONYALI
Tam 114 yaşında
114 yıl önce Sirkeci’de dört masayla yola çıktı, Topkapı Sarayı ve Kanyon şubeleri var. Manda sütüyle yapılan güllaçlarının damla sakızlı, vanilyalı ve elma-tarçın karışımlı çeşitleri bulunuyor. Böğürtlen, vişne, ahududu, fıstık, ceviz, fındık, nar ve vişne şekeriyle süsleniyor. Yalnızca ramazanda servis ediliyor. Porsiyonu 14 lira. (212) 270 96 72

ZEYNEL
Yufkası incecik
İstanbul ve Ankara’da 20 şubesiyle hizmet veriyor. Güllaç, içinde ceviz, üstünde çilek, Antep fıstığı veya Hindistan ceviziyle servis ediliyor. Güllaç yapımında kullanılan yufkanın inceliği meşhur. Yalnızca ramazan ayında güllaç servis ediliyor. Porsiyonu 5, kilosu 20 lira. (216) 456 52 90

ÇİYA
Malzemeyi bol tutuyorlar

Kadıköy Çarşı’da açılan Çiya, hala aynı sokakta üç şubesiyle hizmet veriyor. Güllaç, badem, fıstık, çilek veya narla süsleniyor. Lezzetini tuttururken gül suyunun yoğun olmamasına özen gösteriyorlar. Malzemeyi sadece güllacı süslemek için değil, aynı zamanda tat katmak için de bol tutuyorlar. Porsiyonu 9 lira. (216) 330 31 90

SAVOY PASTANESİ
Klasik güllaç

Sıraselviler’deki Savoy’da sadece cevizli güllaç bulunuyor. Sipariş verilirse ramazan ayı dışında da hazırlanabiliyor. Yapımında Ülker süt kullanılıyor. Porsiyonu 5, kilosu 28 lira. (212) 249 18 18

PARK ZİRVE
Adana sıcağını hafifletiyor

Seyhan Gölü manzaralı Park Zirve’de; yalnızca Ramazan ayındaki açık büfede güllaç servisi yapılıyor. Üstüne nar serpiliyor. Açık büfenin fiyatı 48 lira. (322) 232 24 04

SEVİNÇ PASTANESİ
Sütü Kemalpaşa’dan
İzmir’de tek şubeyle hizmet veren Sevinç Pastanesi’nin güllacı en çok talep gören tatlılarından. Yapımında kullanılan inek sütü her gün Kemalpaşa’dan geliyor. İsteğe göre cevizli ve fıstıklı yapılıyor. Üzeri fıstık ve kirazla süsleniyor. Porsiyonu 6-7, kilogramı 26 lira. (232) 421 75 90

TATLICI TOMBAK
30 şehirde 40 şube

30 şehirde toplam 40 şubesi bulunuyor. Güllaç yapraklarını İstanbul Güllaç’tan temin ediyor, günde ortalama 2000 adet 500’er gramlık porsiyon hazırlıyor. Güllaç, en çok Balmumcu şubesinde satılıyor. Kiraz şekerlemesi, Antep fıstığı ve ‘pirinç cevizle süsleniyor. Porsiyonu 6, kilosu 18 lira. (212) 267 21 01 
Hürriyet

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Hayata Dair

Bağışlama iki bin yıldır kullanılan bir terimdir, ama çoğu insan onun ne anlama geldiği konusunda sınırlı bir görüşe sahiptir. Benlik duygunuzu geçmişten aldığınız sürece kendinizi ya da başkalarını gerçekten bağışlayamazsınız. Ancak şimdi’nin gücüne eriştiğinizde gerçek anlamda bağışlayabilirsiniz. Şimdi’nin gücü geçmişi güçsüzleştirir, yaptığınız ya da size yapılan şeyin özünüzü asla etkileyemeyeceğini derin biçimde idrak edersiniz. Bağışlama kavramı artık gereksiz hale gelir.
ECKHART TOLLE

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Zuhal'in Kahvesi


Yorulacaksan, zorlanacaksan, şikâyetçi olacaksan, keşkelere sığınacaksan,
Söze 'ama' diye başlayacaksan, girme aşk yoluna.
Aşk yolunda 'u' dönüşü yoktur!
Aşk der ki sana:

... "Yolumdaysan, başım feda yoluna ama bil ki senin de başını isterim yoluma! Kahır, kapris gelecekse senden amenna. Ama ayağına diken batarsa yolumda, ah edip vahlanma. Aşk bilek gücü değil yürek işidir. Yüreğin yetmiyorsa düşme yollara."
Mevlana


Yanında yürüyecek, sana aynı adımlarla eşlik edecek, tökezlemeden koşmadan ilerleyecek eşini bulmak zordur. İnsan hep kendinden farklı olanı kendine benzetmek için seçermiş.  

Hayat seçimlerden ibaret ise tercihleri doğrulardan yana kullanmak mı gerekir? İnsan hayatını kendi kuralları ile oynayana kadar hep yanlış yollara mı sapıyor? Doğruları bulmak için kaç eğriden geçiyoruz. İnsan aklı ve mantığı olan tek canlı varlık olsa da aklını ve mantığını az kullanan canlıdır aynı zamanda….Aşk insanın akıl ve mantığını kullanmasına en zorlandığı şeydir.  İlk insandan beri kadın ve erkek bir araya gelmek için uğraşsa da küçük bir azınlık doğru yolu buldu. Bazen yollar kesişse de  hızlar uyamaz biri çok önden giderken diğeri hep arkada kaldı yada biri diğerini hep itmek zorunda kaldı. Kadın, erkek, aşk en zor üçgen. Bazen çok sakin çok kolay bazen uğruna savaş çıkacak kadar zor, ne aşkla ne aşksız....  İnsanın en zor sınavı kalbi ile olan sınavmış, mantığın, tecrübenin bilginin işe yaramadığı bir sınav.


Kendi içinde uyumlu, huzurlu olan insan aşkta da mutluluğa ulaşır. Aşk huzur verendir için kıpır kıpır nefesin rahat için sıkılmadan kalbin sıkışmadan ruhun daralmadan yaşayabilmek huzur ile, hayatın keyfine varmanda en büyük yardımcı iç huzurudur. Dünyada o kadar çok huzursuzluk verici şey varki, hepsini çözebilmek mümkün olmasada kendi iç huzurunu sağlamakla başlamalı. Kendinden yaşadıklarından memnun olmak keşkeler ahlar vahlar olmadan. Bireysel huzur olmadıkça ilişkiler de huzur olmaz.
Hayata aynı pencereden bakabilmek her gece aynı yastığa baş koymaktan daha öte aynı rüyayı görebilmek ortak bir dili konuşabilmek en mükemmelidir. Herkes tarihe geçmiş büyük aşklar yaşamıyor belki ama herkesin aşkı kendi özel tarihinde büyük ! Hepimiz film gibi aşklar yaşamak isteriz dünyanın merkezine oturtulan bir aşk olsun isteriz.