28 Nisan 2011 Perşembe

Zuhal'in Kahvesi

''Ben yaşadıklarımın hiçbirini unutmam.
Ama evet ! yeri gelir susarım.
Canımı çok yakan şeyler olur ama yinede susarım, tükenirim.
Buna izin de veririm aslında. Salaklığımdan mı? Hayır!
Ben kimseye ''GİT'' de demem, diyemem.
O kişi vazgeçilmez olduğundan mı? Hayır.
Ona o kadar şeye rağmen, o kadar değer veririm ki, her gün yaptıklarına utansın diye.
Ama bir gün öyle bir giderim ki;
Kaybedeceğim hiçbir şey olmaz!''
Sunay Akın

İnsan bekler, yıllar, aylar boyu sabırla bekler zamanı ve yeri gelince de harekete geçer, o son noktayı koyar. Bazen çok geç olsa da artık zincir boşalmıştır, geri toplamak zordur, ok yaydan çıkmıştır, gitmesi gereken yere doğru gitmiştir.
Adam anlatıyor: “ 27 yıl oldu her şey yolunda sanıyordum, hiç anlamadım bir sabah baktım gitmiş “ Kadın belki ilk yılın sonunda, belki 27 yılın sonunda anlamıştır gitmesi gerektiğine, bitmesi gerektiğine yolunda olmayan bir şeyler vardır ama cesaret, gidebilmek de bir seçim, yeni bir başlangıç için istek olmalı. Bazen dışarıdan her şey yolunda sorunsuz gibi dursa da içerisi çok kötü durumdadır.  Neden bunca yıl bekleyip de gidemediği sorulunca kadın: “ uyumsuzluk yapmak istemedim, böyle olması gerekir diye düşündüm “ itiraf etmesi en zor olan şey bu böyle mi olmalı görüp göreceğim yaşayacağım,  yaşamam gereken hayat bu mu ? Cevabını bulması en zor soru,  insan kendine bile itiraf edemiyor, hayatımdan memnunmuyum,  insanın en önemli sorunu da bu değil mi ? Yaşadığı hayat ile uyumlu olamamak, aynı paralellikte olamamak, yoksa sürekli şarkının nakaratını mı söyler  “hayat bu değil, böyle olmamalı, biz ayak uyduramadık ki, bu halimize”


“Gitmek başı sonu olmayan, menzili meçhul bir seyrüsefer; varmaksa güzargahı önceden çizilmiş, hedefi malûm bir tırmanıştı. Gitmekte aslolan dere tepe taban tepip durmaksızın hareket ederek rüzgârı hissetmek; varmakta aslolansa, o tepeye ulaştıktan sonra durup rüzgarı elde etmekti. Gitmek hafızası kuvvetli ve inançlı olanların, varmaksa hayal gücü geniş olanların işiydi. Gitmek kadere diş bileyenlerin, varmaksa kadere inanmayanların tercihiydi. Birinin kökleri geçmişte, haritası çok merkezli; ötekininse kolları gelecekte, haritası tek merkezliydi. Bu sebepten, birinde ağır basan dişilik, ötekinde erkeklikti. Kaçmaya gelince o bambaşkaydı. Kaçmak sürekli hareket halinde olmasıyla gitmeyi ve gizliden gizliye barındırdığı bir başka, bir öte mekân arzusuyla da varmayı çağrıştırıyordu. Velhasıl kaçmak, hem gitmeye hem de varmaya, ne gitmeye ne de varmaya benziyordu. Kaçıyordu.” Elif Şafak 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder