31 Aralık 2012 Pazartesi

Zuhal'in Kahvesi



 Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde masallarda yaşayan karakterler mutlu sonlara kavuşurmuş. Gökten düşen elmalar iyilere mutluluk kötülere ceza olurmuş. Pamuk prenses prensine kavuşur, Uyuyan güzel uyanır, Kırmızı başlıklı kız kötü kurttan kurtulur, Şirinler ormanlarında mutlu mesut yaşarmış..... 2012 yılı biterken masalların dışında yaşayan ölümlü insanlar yeni bir yıla girmenin heyecanını yaşarmış. Günler günleri, aylar ayları kovalar bir yıl daha biterken gerçek insanların masalları her zaman mutlu sonla bitmezmiş. Kurbağalar öpünce prense dönmeyebilir, kristal ayakkabı ayağına uyan prenses bulunamayabilir, kötü kalpli cadılar her zaman cezalarını çekmeyebilir, bal kabakları arabaya dönüşmeyebilir. Yinede insanoğlu her yeni yıldan masal tadında yenilikler beklermiş......Herkesin yeni başlangıçlara, yeni hayallere, yeni ümitlere ihtiyacı vardır. Herkese yeni yılda  kendi masalının prensi ve prensesi olmayı diliyorum. Yeni yılın mutluluk, huzur, sağlık ve güzellikler getirmesi dileğiyle. 2013 de herkese kendi tarihinde iz bırakacak mutlu hikayeler yaşamalarını dilerim.



“Bundan 20 yıl sonra , yaptıkların değil yapamadıkların için üzüleceksin.
Dolayısıyla halatları çöz. Limandan uzaklara yelken aç.
Rüzgarı yakala araştır, düşle, keşfet.
Yapabileceğin kadar söz ver.
Sonra söz verdiğinden daha fazlasını yap.
Oturarak başarıya ulaşan tek yaratık tavuktur.
Dalın ucuna gitmekten korkma. Meyve oradadır.
Aerodinamik yasalarına göre , o tombul ve tüylü arının hiç uçmaması gerekiyordu. Herhalde bunu ona hiç kimse söylemedi ki, uçuyor.
Başlamak için en uygun zamanı beklersen hiç başlamayabilirsin.
Şimdi başla!. şu anda bulunduğun yerden, elindekilerle başla.

HAYATTA YA TOZU DUMANA KATARSIN YA DA TOZU DUMANI YUTARSIN.” HUXLEY

27 Aralık 2012 Perşembe

Hayata Dair

 
"Her şeyi zaman varken yapmak gerek. Geciktirilmiş sözler, askıya alınmış hayaller, ertelenmiş itiraflar, gerçekleştirilmeyen buluşmalar; bir gün hepsi size pişmanlık olarak geri dönmeden önce, henüz vakit varken…”

Murathan Mungan

22 Aralık 2012 Cumartesi

Hayata Dair

 

Paulo Coelho'dan Yeni Yıl Yazısı

Bir insan her zaman sahnenin bittiğinin, perdenin indiğinin farkında olmalı. Gereken zamandan daha uzun kalmak için ısrar ederseniz, mutluluğu ve oynamamız gereken diğer sahnelerin anlamını yitiririz. Çemberleri tamamlamak, kapıları kapatmak, bölümleri sona erdirmek – ne isim verirseniz verin; önemli olan yaşamda bitmiş olan anları arkada bırakabilmektir.
İşinizi mi kaybettiniz? İlişkiniz sona mı eriyor? Ailenizin evinden mi ayrıldınız? Yurtdışına yaşamaya mı gittiniz? Uzun süren bir dostluk aniden bitti mi? Bunun neden olduğunu düşünerek uzun zaman geçirmek mümkün.
Kendinize yaşamınızda bu denli önemli ve büyük yer tutan şeylerin bir parmak şıklatması süresinde toza dönüşmesinin nedenlerini anlamadan yaşamınızda bir adım daha atmayacağınızı söyleyebilirsiniz. Ama bu yaklaşım, yaşamınızı paylaşan herkes için dehşetli biçimde stresli olacaktır : ebeveynleriniz, eşiniz, dostlarınız, çocuklarınız, kardeşiniz.
Herkes kitabın bölümlerini kapar, yeni sayfaları açar, yaşamına devam ederken sizi durağan bir biçimde görmek hepsini kötü hissettirecektir.

Şeyler olur ve geçer, ve bazen elimizden gelen en iyi şey onların gitmesine izin vermektir.
Bu yüzden, ne kadar acı da verse, hatıralardan arınmak bazen iyidir, küçük şeyleri yok etmek, eşyaları yetimhanelere bağışlamak, kitaplarınızı satmak ya da ödünç vermek.
Bu dünyada görünür olan herşey, aslında görünmeyen dünyanın ifadesidir, yüreklerimizde yer alan şeylerin bir izdüşümü.. -Ve hatıralardan arınmak, bazen yeni hatıralar için yüreklerimizde yer açmak anlamına gelir.

Bırakın gitsinler. Azat edin onları. Arının onlardan.
Kimse hayatı işaretli iskambil kağıtları ile oynamaz, yani bazen kazanır ve bazen de kaybederiz. Geri dönüş beklemeyin her zaman, emeklerinizin takdir edilmesini, dehanızın keşfedilmesini, aşkınızın anlaşılmasını.

Kendi duygusal televizyonunuzda aynı kanalı izlemeyi bırakın. Bir kayıptan ne kadar acı çektiğinizi gösteren o programı artık izlemeyin. O sizi sadece zehirliyor, başka bir şey değil.

Hiçbir şey, kırık aşk öykülerini kabul etmekten daha tehlikeli değildir hayatta; başlama tarihi olmayan söz verilmiş işlerden veya sizi “ideal zamanı” beklemeye sürekli mecbur eden kararlardan.

Yeni bir fasikül açılmadan, önceki bitirilmelidir: Kendinize geçmiş olanın tekrar geri gelmeyeceğini söyleyin.
Bir zamanlar o şey veya o kişi olmaksızın yaşayabildiğinizi hatırlatın – hiçbir şey yeri doldurulamaz değildir; bir alışkanlık bir ihtiyaç değildir.
Bu çok belirgin görülebilir, hatta zor olabilir, ancak çok önemlidir.

Çemberleri kapatmak. Gururunuz nedeniyle, yoksunluğunuz veya öfkeniz nedeniyle değil, artık ona hayatınızda yer kalmadığı için.

Kapıyı kapatın, müziği değiştirin, evi temizleyip tozu silkeleyin.

Eskiden olduğunuz kişi olmayı bırakın, ve şimdi olduğunuz kişiye dönüşün.

Mutlu Yıllar.
Paulo

19 Aralık 2012 Çarşamba

Yemek Masası

Yılbaşı hazılıkları zamanı, kırmızıların, yeşillerin, süslerin ve ışıkların zamanı.............güzel, rengarenk yılbaşı ağaçları, nasıl bir ağaç istersiniz süs olarak mı yenilebilir olarak mı?







18 Aralık 2012 Salı

Hayata Dair






“Dostluk, alternatif psikolojik yuvamızdır. Seçmeli bir gereksinim değildir; kişisel gelişimin gereğidir... Kişi birçok insanla dost olabilir ama bu ilişkilerin hiçbiri ne birbirine benzer ne de birbirinin yerini doldurabilir... Yaygın inanışın tersine, dostların ilişkilerini sürdürebilmeleri için düzenli olarak görüşmeleri, birbirlerine sık sık telefon etmeleri, uzun mektuplar ya da e-postalar yazmaları gerekmez. Bir kez kurulmaya görsün, dostluk kişi için belleğin parçası haline gelir, özümsenmiş bir bağlılığa dönüşür. İki gerçek dost hiç görüşmedikleri aylar, hatta yıllar sonrasında, ilişkilerine kaldıkları yerden devam edebilirler, sanki hiç ayrılmamışçasına kucaklaşabilirler. Dostluk, yabancılar arasındaki tüm ilişkilerin potansiyel olarak en uzak ömürlü olanıdır.” 


Dr Toksöz Karasu/ Huzurlu Yaşama Sanatı

16 Aralık 2012 Pazar

Hayata Dair

 
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.

Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.

 
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.

Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.

Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme
 
Mevlana Celaleddin Rumi


18 Kasım 2012 Pazar

Hayata Dair

''Eğer mutlu olmak istiyorsanız bu kolay.
Başkaları kadar mutlu olmak istiyorsanız bu imkansız.
Çünkü biz, başkalarını, olduklarından daha mutlu sanarız. ''
Montaigne







3 Kasım 2012 Cumartesi

Hayata Dair



"Olmayı arzuladığınız şeyi olmak için herhangi bir şeye sahip olma fikri yanlıştır. İnsanın kendisi olması hiçbir şeye dayanmaz; yalnızca kendi kararını temel alır. Ne olduğunuza karar vermeniz gerekir. Hiç kimse bunun aksini söyleyemez.
Mutlu olduğunuzu söylerseniz, mutlu olursunuz.Huzurlu olduğunuzu söylerseniz, huzurlu olursunuz. Memnun olduğunuzu söylerseniz, memnun olursunuz. Bunu sizden başka kim ölçebilir? Nasıl olduğunuzu söylerseniz öyle olursunuz ve deneyiminizin ne olduğunu söylerseniz deneyiminiz o olur. Bunun neye sahip olduğunuzla hiçbir ilgisi yoktur. Bunun kararı size aittir. Neye sahip olduğunuzla ilgili olup olmayacağına kendiniz karar verirsiniz.
Varoluş haline girmeye çalışmak yerine varoluş halinden gelmek o halin derhal deneyimlenmesini garanti eder; çünkü bunu kendiniz özel olarak yaratırsınız."
Neale Donald Walsch- Sessizlik Öncesi Fırtına -

28 Ekim 2012 Pazar

Şiir

 
Haydi git güle güle
Güle güle sana
Acılara yeten gücüm
Mektuplara yetmedi
Demirlere yeten gücüm
Mektuplara yetmedi

Bu ne biçim sevgi
Nasıl kardeşlik
Bu nasıl dostluk
Bu ne beter sevda
Benim aklım ermedi.

Haydi git güle güle
Güle güle sana
İçli mektuplar gelmesin
Kavuşmaz uzaklardan
Yanık mektuplar gelmesin
Kavuşmaz dostluklardan.

Haydi git güle güle
Güle güle sana
Zincirlere yeten gücüm
Mektuplara yetmedi
Demirlere yeten gücüm
Mektuplara yetmedi.
AHMET KAYA  
 
*******
Sensiz geçmiyor bu günler biliyor musun
Yüreğine beni, beni soruyor musun
Öyle yalnız, yalnız kaldım biliyor musun
Türküler söyledim sana duyuyor musun
Yıllar oldu oralardan çıkamıyorsun
Bağlanmış elin ayağın kaçamıyorsun.

Bir kuş oldun gökyüzünde, uçamadın sen
Nehir oldun ırmak oldun, taşamadın sen
Çocuk oldun sokaklarda, oynamadın sen
Doğdun da büyüdün ama yaşamadın sen
Yıllar oldu oralardan çıkamıyorsun
Bağlanmış elin ayağın kaçamıyorsun.
AHMET KAYA  (28 Ekim 1957, Malatya - 16 Kasım 2000, Paris)
*******
 
 

21 Ekim 2012 Pazar

Hayata Dair


Çünkü biz çok alelade insanlarızdır

 Adamın biri, hiç kimse beklemiyorken Nobel Edebiyat Ödülü alabilir, adamın biri uzaydan dünyaya atlayabilir, paraşütle bir güzel inip tıpış tıpış evine gidebilir. Sınırlar zorlanabilir, alttan alta savaş dürtüklenir, bir tanesi zaten sanki çok normal bir şeymiş gibi gündelik, otuz yıldır devam eder, sokaklarda, fabrikalarda, bürokraside, hukukta tuhaf şeyler olur durur, hayat zorlaşır, iyiden iyiye pahalıya mal olmaya başlar. Eflâk-ı cihan biteviye çark eder durur. Biz hâlâ bizizdir ama. Mucizevi şeylerden bahsetmeyi bir görev biliriz. Çünkü biz çok alelade insanlarızdır. Birileri dünyayı döndürür, biz bir yerlere tutunup dünyanın dönüşünü izleriz. Böyledir bu, üzülecek bir şey yok. Gözler yukarılardayken aşağıda bin türlü acayip şey olur, ama önemsizleşiverir.

***
İnsan kafasını yukarı kaldırıp, orada olan biteni seyre dalınca, kendini, etrafını unutmayı başarabilirmiş. O yüzden üzülme Çinli adamı tanımadığına. Onu Türkçeye çevrilmesine gerek görülmeyecek kadar bilmeyen Türk yayıncısı bile bu kadar geç kalmışken, Nobel almışmış, Çinliymiş, komünistmiş ama muhalif değilmiş, askermiş, muhalifler zaten ondan pek hazzetmezlermiş; boş ver bunları. Adamın biri dünyayı yuvarlak görebilecek kadar yüksekten atlayıp yere yumuşacık iniverirken sen hâlâ aynı yerde, aynı sıkıcı hayatı yaşıyorsun diye hiç gamlanma. Kaldır başını yukarı, bak ne mucizevi şeyler oluyor hayatta. Memleket savaşa gidiyormuş, cezaevlerini dolduran binlerce tutsak açlık grevindeymiş, havayolu işçileri hâlâ direniyormuş, kadınlar, çocuklar eksiliyormuş, toprak kendi çocuklarını yutuyormuş, memleket Habil ve Kabil diye ikiye ayrılmış, kan gidiyormuş; bunları unut. Başını daha yukarı kaldır. Yıldızların parıltısı her şeyden güzeldir çünkü, hele de karanlıktaysan. Hadi bakalım.

Mahir Ünsal Eriş -AGOS-

13 Ekim 2012 Cumartesi

Hayata Dair





Hayatınızda sadece beş şeyi düzelterek, hem kaliteli hem de uzun bir yaşama sahip olabilirsiniz. 

- Tansiyonu kontrol etmek, 


- Sigarayı bırakmak, 
- Günde 30 dakika egzersiz yapmak, 
- Stresi kontrol atına almak 
- Yemekten zevk aldığınız sağlıklı gıdalarla beslenmek.
 Prof  Dr  Mehmet Öz

8 Ekim 2012 Pazartesi

Zuhal'in Kahvesi





Televizyonda büyük bir keyifle izlediğim bir dizi var Leyla ile Mecnun, aslında absürd bir komedi dizisi ama içinde çok güzel hikayeler var. Hem romantik , hem komik , hem duygusal, hem çok insancıl bir dizi izlemesi çok keyifli bir dizi. Dizideki karekterlerden biride İsmail abi çok renkli, pırıltılı, ışıltılı giyinen biri, küçükken annesi onları terk etmiş İsmail abi babasına annem bizi neden terk etti diye sorduğunda babası daha renki bir hayat istediği için gitti demiş. Ve o günden beri sevdikleri onu terk etmesin, sıkıcı bir hayatı olmasın diye renkli giyinir. İnsanın  güzel bir hayatı olması için, sevdikleri gitmesin diye renkli giyinmeye mi  başlaması gerekir ? Yaşadığın hayata renk katmak güzellik katmak için sadece üstüne giydiklerini renklendirmekle mi yetinmeli? Hayatı bir bütün olarak içinden dışına, ruhundan beynine, keyif ve mutlulukla, huzur ve umutla yoğurmadıkça renklerinde yapabileceği bir şey yoktur. Hayatın içinde her renk vardır eşit ve dengeli bir dağılım ile siyahlar, kırmızılar, griler veya maviler ......Bazı günler simsiyah kapkaranlıktır güneş bile aydınlatamaz ama hiç ummadığın anda çiçekler açar hayatın olmadığı kadar renklenebilir. Deniz bile her zaman masmavi değildir bazen bembeyaz köpük köpük olur, bazen grilerle dalga dalga olur bazen de berrak bir renk alır durgun ve çarşaf gibidir. İnsan da hayatının renklerini kendi seçer, hep karalar bağlayıp renksiz bir yaşamda sürebilir, gökkuşağı gibi rengarenk de yaşayabilir. Bazen herşey sararıp solar bazende rengarek olur.  Hayat herşeyi eşit verir, hastalığıda sağlığıda, üzüntüyü de neşeyide, ölümü de doğumu da her şeyi yaşatır insanlara. Hayatını nasıl renklendirdiğin elindeki boy kalemleri ile senin ressamlığına kalmış.

 
"En üzgün insan dahi gülümser; ve sürekli gülen insan bile arada bir ağlar ve gözünden yaşlar akar. Duygular sürekli olamaz. Onlar hareket eder, bu yüzden de onlar  duygulardır. Birinden diğerine sen sürekli olarak değişirsin. Şu an üzgünsün , sonraki an mutlusun. Şimdi öfkelisin, sonraki an çok şefkatlisin. Şu an sevgi dolusun, sonraki an nefret dolusun. Sabah güzeldi, akşam çirkindir. Bu böyle sürer." OSHO

23 Eylül 2012 Pazar

Hayata Dair


"Yaşamın ilkelerine uzanmış kitaplarda, insanoğlunun ömrünün ilk yarısını ikinci yarısını beklemekle, ikinci yarısını da ilk yarısını anmakla geçirdiği yazılı olmalıdır."  
 SALAH BİRSEL

9 Eylül 2012 Pazar

Hayata Dair


"Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim. Ve hiç bir zaman huzur ya da mutluluk vadetmedim. Sana ancak bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım. Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. Ben yalan şeyler vadetmem hiç. Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır... üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur!"
 Joanne Greenberg - Sana Gül Bahçesi Vadetmedim-

3 Eylül 2012 Pazartesi

Hayata Dair






"Gece ne denli karanlık olursa, yıldızlar o denli parlak olur.''

Maksim Gorki

1 Eylül 2012 Cumartesi

Zuhal'in Kahvesi


Bir yaz daha bitiyor, Eylül ayı Sonbahar'ın başladığını gösteriyor. Günler daha kısalmaya başladı hava erken kararıyor. Güneş daha az gökyüzünde, hava daha serin insan biraz daha hüzünlü sonbahar gelince....Tatil bitiyor, iyi kötü bir yaz daha sona erdi, belki beklentilerin altında belki çok mutsuz, belki de unutulmaz bir yaz oldu. Eylül ayı bitişler başlangıçlar, yenilikler değişiklikler ayıdır. Bazen bir karın ağrısıdır, bazen bir sancıdır bilinmeyene doğru gidilen, bazen büyük bir heyecandır. Çocuklar için okula başlama telaşı, büyükler için hayatında yeni bir mevsime yeni bir döneme başlama telaşıdır. Büyük bir heyecanla, büyük hazırlıklarla, yüksek bütçeli tanıtımlarla  yeni yayın dönemine başlayan tv kanalları gibi insan da kendini, hayatını yeni sezona hazırlıyamıyor. Sonbaharın gelmesi Eylül ayının hüznü insanın biraz daha depresif biraz daha mutsuz olmasına neden oluyor. Belki güneşin daha az görünmesi belki sararan dökülen yapraklar belkide soğuyan havalar insanın enerjisini azaltır. Bilimsel araştırmalar mevsim değişikliklerinin özellikler sonbahar başlangıçlarının insanın daha depresif daha mutsuz olmasına yolaçtığını gösteriyor. Uzmanlar sonbaharın bazı kişilerde "yorgunluk, bitkinlik, enerji kaybı, isteksizlik, çabuk sinirlenme, karamsarlık, libidodaki azalma, konsantre olmada güçlük, uykusuzluk, yorgun ve bitkin uyanma" gibi durumlara yolaçabildiğin söylüyor.
Sonbaharın hüzne, umutsuzluğa, mutsuzluğa neden olmaması için Hint felsefesinin bu kurallarını unutmamalı.....

" İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.
 "Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.  Kendine iyi bak. Tüm kalbinle sev. Sonuna kadar hayatın tadını çıkar. Hayatınızdaki her gün bir hediyedir, kıymetini bilin."

 


27 Ağustos 2012 Pazartesi

Hayata Dair






Her zaman yapılan yanlış nedir, bilir misin? Yaşamın değişmez olduğunu sanmak, trenin ray değiştirmeden sonsuza kadar gideceğini düşünmektir. Oysa kaderin hayal gücü bizimkinden daha renklidir.

Susanna Tamaro

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Hayata Dair


Serçenin ölmesinde bile bir bildiği vardır kaderin.

Şimdi olacaksa bir şey yarına kalmaz
yarına kalacaksa bugün olmaz.
Bütün mesele hazır olmakta.
Madem hiçbir insan bırakıp gideceği şeyin
gerçekten sahibi olmamış
erken bırakmış ne çıkar
ne olacaksa olsun!

Hamlet- William Shakespeare



15 Ağustos 2012 Çarşamba

Yemek Gazetesi




Bu gün Julia Child 'in 100 doğum günü, 36 yaşına kadar hiç yemek yapmamış, 1 88 boyun da ilginç ses tonuna sahip Amerikalı şef, yazar, televizyon programcısı Julia Child hayatı da kendisi kadar farklı bir kadın..........
Cordon Bleu adlı ünlü yemek okulundan mezun oldu. Burada ünlü şef Max Bugnard'tan dersler aldı. Julia Child daha sonra bir yemek kitabı yazmak isteyen iki Fransız kadınla, Simone “Simca” Beck ve Louisette Bertholle ile tanıştı. Bu tanışıklık, Amerikan popüler tarihinin dönüm noktalarından biri olan Mastering the Art of French Cooking (Fransız Yemek Pişirme Sanatında Ustalaşmak) isimli kitapla sonuçlandı.
700 sayfayı bulan ve bazı tariflerin 4 sayfa tuttuğu  Fransız Mutfağı kitabı da  beklentilerin de üzerinde bir satış rakamına ulaştı. İlk kitabını yazması mükemmeliyetçiliği yüzünden 10 senesini alıyor.


Julia Child, 1963 yılında başlayan televizyon programıyla birlikte, Amerikan halkının ilgisini daha da çekti. 1966 yılında Time dergisinin kapağına çıktı. Julia Child 2001'de emekliye ayrıldı. Evini bir üniversiteye, mutfağını ise ABD Ulusal Tarih Müzesi'ne bağışladı. 2000 yılında Fransa tarafından Legion d'Honneur nişanı, 2003 yılında da ABD tarafından Başkanlık Özgürlük Madalyası ile ödüllendirildi.2009 tarihinde gösterime giren ve Julia Child'ın hayatından kesitler sunan, Nora Ephron'ın yazıp yönettiği Julie & Julia adlı filmde Julia Child'ı Meryl Streep canlandırdı.









12 Ağustos 2012 Pazar

Şiir


Bakarken yüreğinin kabardığı,
Gözlerinden gözlerine yüreğinin aktığı...
Aşık olduğu bir eşi olmalı!
Sabah gözlerini açtığında,
yanında olduğunu görüp,
Şükürler etmeli Yaradana.
Koklamalı saçlarını uyuyan eşine şefkatle bakıp,
Usulca dokunmalı yüzüne,

Bir eşi olmalı insanın!!!

Varlığını hissedebilmek için.
Parmakları titremeli, incitirim korkusuyla.
Sürekli çağlayan bir pınar olmalı gönlü...
Kramplar girmeli midesine,
Onsuzluk aklına geldikçe!

Bir eşi olmalı insanın!!!

Rüzgar onun kokusunu getirmeli,

Yağmur O’nun sesini.
Elleri yanmalı ellerini tutabilmek için.
Akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği.
Kelebekler gibi olmalı insanın kalbi.
Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken eşi.
Beklemek asırlar gibi uzun gelmeli.
Gelişi ile sonsuz bir nur dolmalı içine.

Bir eşi olmalı insanın!!!

Yüzüne baktığında, konuşmadan anlamalı derdini,
Tasasını, öfkesini, sevincini, coşkusunu...
Güven duymalı, herşeyiyle.
Başını göğsüne koyup, huzurla uyuyabilmeli,
Tüm düşüncelerinden arınmış olarak.
Babası, abisi, arkadaşı, dostu, sırdaşı, anası, çocuğu olmalı...
Şımarabilmeli yanında. Kıskanılmalı zaman zaman da...

Bir eşi olmalı insanın!!!

Sabah yolcularken işine, içi acımalı,
Daha yollarken özlemeye başlamalı.
Seni şimdiden özledim!!!

Bir eşi olmalı
insanın
!!!

Akşam dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla.
Gözleri yollarda kalmalı
Ve kapıyı çalmadan açmalı...
Aşkla karşılamalı,
Hasretle sarılmalı boynuna,
Özlemle koklayıp, öpmeli,
Yıllarca uzak kalmışçasına!

Bir eşi olmalı insanın!!!

Her günü bir başka güzel olmalı yaşamın,
Bir başka özel, bir başka soluklanmalı her anında.
Verdiği hiç bir şeyin yeterli olmadığını düşünüp, kahrolmalı,
Daha fazla ne yapabilirim diye düşünmeli.

Bir eşi olmalı insanın!!!

Cennetten köşe almışçasına
Sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı...
Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı,
Çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı insanın!!!


Ben seni ölene dek seveceğim boş laf!!! Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim...

Can Yücel

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Hayata Dair


Hayat sizindir, sizi bekler. Sizin onu daha iyi tanımanızı, daha iyi anlamanızı, hatta mümkünse ona sımsıkı sarılmanızı ister. Keyifli bir hayat istiyorsanız, daha nüktedan biri olmaya çalışın. Keyifli ortamlarda bulunmaya, dostlar edinmeye gayret edin. Hayatınıza daha çok ve sık eğlenceli aktiviteler katın. İyimser olun, olumlu ve yapıcı biri olmaya bakın.
Daha sık tatil yapmaya gayret edin. Ailenize, dostlarınıza daha çok zaman ayırın. Keyifli alışkanlıklar edinmenin yollarını arayın ve fırsat buldukça kendinizi şımartın.
Kısacası keyif almak, keyif alınan zamanları artırmak, sağlığımız için de faydalı bir alışkanlıktır.
Prof Dr Osman Müftüoğlu

26 Temmuz 2012 Perşembe

Aşka Dair






"Sen aklınla ne düşünürsen düşün, kalbin kendi hafızası var..."

 
Murathan Mungan  “Aşkın Cep Defteri”

17 Temmuz 2012 Salı

Yemek Gazetesi


 Domates, karpuz, çilek, kiraz, kırmızı biber, nar, kuşburnu, böğürtlen, kırmızı pancar, kırmızı lahana, kırmızı erik  gibi besinlerin bulunduğu kırmızı renkli besinler oldukça etkin birer antioksidandır. Alzheimer hastalığına karşı koruma sağlıyor. Kırmızı rekli gıdaların kalbin kan akımını düzenleyip yüksek tansiyonu önlediği, iltihaplanmaları durdurduğu  ve üriner sistemi koruduğu ispatlanmıştır.
 İçinde likopen pigmentini içeren doğal kırmızı sebze ve meyvaların, prostat kanseri, sindirim sistemi, göğüs kanseri, akciğer kanseri ve yaşlılıktan dolayı oluşan kalp dejenerasyonunu aktif olarak engellemesinin yanında daha bir çok yararları vardır.



Kırmızı fonksiyonel besinler
 
NAR
Eski çağlardan beri nar, şifalı bitkiler literatüründe yer alır. Genellikle besleyici ve tedavi edici ilaç ve panzehir olarak ağız yoluyla çeşitli karışımlarla birlikte yenilir ve içilir, haricen de merhem olarak kullanır. Nar önemli derecede antikarsinojenik bir besindir. Cilt, meme, kolon kanserine karşı olumlu etkileri görülüyor. Yapılan çalışmalarda yüksek tansiyonu olan kişilerde tansiyonu düşürücü etkisine de rastlanmıştır.

ELMA

Kolesterolü düşürür. Dalağın kan yapmasını sağlar. Çalışırken devamlı olarak oturanlar ve fazla kilolular için çok faydalıdır. Kan şekerini düşürür. Nefesi rahatlatır. Yapılan bazı araştırmalar, elma yiyenlerin daha kolay nefes aldığını göstermektedir. Gastritten kaynaklanan yanmaları hafifletir. Kabuğuyla pişirildiğinde bağırsakları çalıştırır ve yumuşatır. Elma kürü, gut, böbrek, mesane hastalıkları ve hemoroit tedavisinde de işe yarar. Sabah aç karna yendiğinde kanı temizler ve toksinleri atmayı sağlar.

KIRMIZI BİBER

Metabolizmanın canlılık kazanmasına yardımcı olabilen kırmızı biber, yemeklere kattığı lezzeti ile kış aylarının vazgeçilmezlerinden olmalıdır. A vitamini açısından oldukça zengin, posa içeriği yüksek bir besin olan kırmızı biber, C vitamini açısından da toplumda bilinenin aksine, limondakinden daha çok C vitamini içermektedir.

KIRMIZI ÜZÜM
Üzümü beyaz ve siyah (kırmızı) üzüm olarak sınıflandırabiliriz. Üzümü renginden çok çekirdeği sağlıklı kılmaktadır. Ancak kuvvetli bir fonksiyonel olan üzümün lezzetinin yanı sıra pek çok faydası olduğunu da unutmayın.
HABERTÜRK