31 Ekim 2010 Pazar

Hayata Dair


Mutluluk sorunsuz bir yaşam değil, onlarla başa çıkabilme yeteneği demektir.
Brown

30 Ekim 2010 Cumartesi

Peynirli Domates


Malzemeler
5 adet orta boy domates
150 gr beyaz peynir
maydanoz
yeşil ya da siyah zeytin
Domatesler bol su ile yıkanır. İnce uçlu keskin bir bıçak ile üst kısmı kapak gibi çıkarılır ve içi oyulur. Peynir, ezilir ve içine kıyılmış maydanoz katılarak karıştırılır. Zeytinlerin çekirdekleri çıkarılır küçük parçalar halinde doğranarak domateslerin içine paylaştırılır. Kaşık yardımı ile üzerine peynirli karışım koyulur. Yeşillikler ve dolma fıstık ile süslenerek servis yapılır

Peynirli Kısır

Malzemeler
1 çay bardağı köftelik bulgur
100 gram yağsız peynir
1 kaşık domates salçası
1 kaşık biber salçası
4-5 dal dereotu
kimyon,pul biber,karabiber,tuz
Bulgur sıcak suyla ıslatılır ve 15 dakika dinlendirilir.Derotu ince doğranır, peynir rendelenir. Bulgurun içine domates salçası, biber salçası ve baharatlar katılarak karıştırılır.Dereotu ve peynirde katılarak iyice karıştırılır.Yeşillikler ile süslenerek servis yapılır

Patates Salatası

Malzemeler

6 adet patates
1/2 demet yeşil soğan
1/2 demet dereotu
1/2 demet maydanoz
1/2 demet taze nane
2 adet limon
1 çay bardağı zeytinyağı
1 tatlı kaşığı sumak
1 tatlı kaşığı pul biber
1 tatlı kaşığı karabiber
tuz
Patatesler haşlanır,kabuğu soyulup küp küp doğranır.Sos için limon suyu,zeytinyağı,tuz, pul biber ,sumak ve karabiber karıştırılır.Patatesler henüz sıcakken sos dökülürse daha lezzetli olur. Maydanoz,dereotu,nane ve yeşil soğanlarda doğranır ve patateslere karıştırılır.

Yemek Gazetesi



Makaronun yaratıcısı 150 yıllık pastane Laduree
En ünlü tatlı butiği nihayet İstanbul’da






Paris’e giden turistlerin uğramadan asla dönmeyecekleri bir mekan Laduree. 19. yüzyıldan kalma dekorasyonu, yiyecekten çok sanat eserine benzeyen pastaları, her daim taze kruvasanları... Tüm bunlar Laduree’yi sevmek için bir neden ama hepsinden önemlisi: Laduree makaronun yaratıcısı.

Ve dünyanın bu belki de en meşhur tatlı butiği önümüzdeki hafta İstanbul Bebek’te ilk şubesini açıyor! Mekanın Fransız ortağı Philippe Mcgarry (58) Laduree’yi, makaronları ve 12 Kasım’da İstanbul’da açılacak ilk butiği anlattı

Öncelikle bilmeyenler için Laduree’yi biraz anlatır mısınız?
- Laduree bir fenomendir; satın alınabilir bir lüks, bir zevktir. Kuruluşu 1862’ye dayanır; o zamanlar kadınların vakit geçirebileceği tek çay salonuydu. Paris’in Madelaine semtindeki ilk Laduree, tam bir asırdır hiç değişmedi. Hala aynı. Laduree’den gelen bir torbanın içinde çok sayıda değişik ürün bulabilirsiniz; makaronlar, dondurmalar, çikolatalar, mumlar... Torbadan ne çıkarsa çıksın sizi mutlu edecektir. Bir makaron, sadece makaron değildir. Bir zevk ürünüdür...
Makaronlar mı Laduree’yi üne kavuşturdu, yoksa Laduree mi makaronları?
- Bugün her makaron aynı değildir. Çok sayıda değişik çeşidi var. Ancak bugün bildiğimiz makaron, Laduree’nin 1930’larda yaratıp dünyada meşhur ettiği tarzdaki makarondur. Yani dışı kabarık ve çıtır, içi reçelimsi. Dünya çapında son 10 yılda yaygınlaşmaya başladı. Şirket de makaronların haklarını 1997’de tescil ettirdi.
Peki Laduree’nin İstanbul’a gelişi nasıl oldu? Neden daha önce değil de şimdi?
- Daha önce uğraşan çok oldu aslında! Ben son iki yıldır burada oturuyorum ve İstanbul’daki insanların hayattan ne kadar zevk aldıklarını gördüm. Bunun üstüne burada olmayan ama Türk müşteriler için ilgi çekici olabilecek markalara bakınmaya başladım. Laduree harika bir fikir olarak geldi. İstanbul’dan önce 10 yıl Dubai’de yaşadım; orada Hermes ve Cartier açtım, çok başarılı oldular. Bu geçmişimle Paris’e gittim, Laduree’nin sahipleriyle konuştum. Hemen kabul ettiler! Marka zaten sadece iki yıldır dünyanın başka yerlerine temsilcilikler veriyor. İsviçre’den sonra temsilcilik alan ilk ülke Türkiye. Sahipleri ikna etmek bir saat sürdü, bir de yerel ortak bulduk, işe koyulduk.

Hürriyet

29 Ekim 2010 Cuma

Yemek Mekan



Kabak tatlısının en iyi 10 adresi
Hafif tatlıları tercih edenler için ekim sonu, bayramdan farksız. Balkabağı sezonu resmen açılıyor, evlerde ve hemen tüm restoranlarda kabak tatlısı yapılmaya başlanıyor.

Üstelik kullanılan şerbet miktarına göre, bir porsiyonun kalorisi 200’e kadar düşebiliyor. Üstüne ister ceviz koyun, ister tahin. Ama lezzetli tatlının sırrı, kabağın güzelliği kadar şerbeti doğru ayarlamaktan geçiyor. Kabak tatlısı hem kırmızı ve beyaz etten, hem de zeytinyağlılardan sonra yenilebiliyor. İşte en iyilerini bulabileceğiniz 10 adres





1-SULTAN SOFRASI
Tatlının sırrı sosunda
Lokanta, Antakya’da 100 yıllık bir taş binanın içinde, lezzetler hazinesi gibi. Sadece kabak tatlısı değil, mumbarı ve pilavı da çok meşhur. Tatlının sırrıysa, üzerine dökülen sosunda. Sosun içinde tahin, hindistan cevizi, ceviz içi ve Antep fıstığı var. Şehrin gözde lokantalarından Sultan Sofrası, 20 yıldır hizmet veriyor. Üstelik İstanbul ve Ankara’dan da kabak tatlısı için siparişler yağıyor. Bir porsiyon kabak tatlısı 4 lira. Dayanıklılığı bir ay olan kiloluk paketler ise, 10-12.50 lira. Tatlısı içinde, yöresel bir Antakya mönüsü size en fazla 20 liraya mal oluyor. Kredi kartı geçiyor. Tel: (326) 213 87 59
2-ÇİYA SOFRASI
Dışı çıtır, içi yumuşak
1988’de kuruldu. Kadıköy Çiya Sofrası’nda sadece bir yöre değil, yöresel tüm Türk mutfakları var. Mumbar dolması, kuru biber dolması ve yuvalama en ünlü yemekler. Kabak tatlısı ise 15 gün kireç suyunda bekletildikten sonra yapılıyor. İçi yumuşak, dışı çıtır çıtır. Balkabağından yapılıyor ve kabuklar ince ince soyuluyor. Tahin ve cevizle servis ediliyor. Bir porsiyonu 7, kilosu 35 lira. Güzel bir akşam yemeği, yanında kabak tatlısıyla kişi başı 25-30 lira tutuyor. İki katlı mekanın kapasitesi 120 kişi. Kredi kartı geçiyor. Telefonla servis yapılıyor. Tel:(216) 330 31 90
3-BOĞAZİÇİ BORSA RESTORAN
Kabağı Akçaabat’tan
Restoran 1927’den beri hizmet veriyor. Kışın 140, yazın 300 kişilik kapasitesi var. Harbiye Lütfü Kırdar Kongre Sarayı içinde. Müdavimleri de kültür sanat dünyasından. Kabak tatlısının sırrı, Trabzon Akçaabat’tan gelen balkabağıyla yapılmasında saklı. Yahya Usta’nın usulüyle, kısık ateşte pişiriliyor. İsteyene tatlının yanında ceviz ve tahin de var. Bir porsiyonu 14 lira. Akşam yemeği için rezervasyon gerekebiliyor. İstanbul’un en güzel Boğaz manzaralarından birine sahip Borsa’nın ayva tatlısı da meşhur. İstinye ve Kandilli’de şubeleri var. Tel:(212) 232 42 01
4-HÜNKAR RESTORAN
Nasıl pişirildiği önemli
120 kişi kapasiteli Hünkar Restoran, 1950’de kuruldu. Nişantaşı’ndaki mekanın Etiler’de de şubesi var. Ünlü müşterilerin lezzet durağı. Kabak tatlısının ünü, pişirilme usulünden geliyor. Kabak soyulduktan sonra doğranıyor ve bir kilo şeker koyularak pişiriliyor. İçine karanfil atılıyor ve yüksek ateşte yeniden pişiriliyor. Aşçıbaşı Feridun Usta, “iyi kabak tatlısı, tencerenin üçte ikisi boş kalıp, yüksek ateşte tatlının köpürmesi sağlanırsa olur” diyor. Kabak, Adapazarı’ndan geliyor. Üzerine ceviz veya kaymak konuluyor. Bir porsiyonu 8 lira. Rezervasyon gerekiyor.(212) 296 38 11
5-RÜŞTÜ’NÜN YERİ
Yanında bir kase ceviz
Aydın Ticaret Odası’nın altındaki Rüştü’nün Yeri, Ege’nin kabak tatlısı yapan en ünlü mekanlarından. 1968’den bu yana hizmet veriyor. Rüştü’nün yeri, Bodrum’a gidenlerin yol üstü duraklarından. Burası aynı zamanda kebapçı. Izgara çeşitleri de çok beğeniliyor. Kabak tatlısı, pişirildikten sonra bir gün bekletiliyor. İçine biraz limon sıkılıyor. Yanında bir kase cevizle bir porsiyonu 5 lira. Kilosu 20 lira. Tel:(256) 225 19 47.
6-TARİHİ KARAKÖY BALIKÇISI
Sezen Aksu’nun tercihi
Tarihi balıkçı, Cumhuriyet’le aynı yaşta. 1923’ten beri politikacısından sanatçısına ünlülerin uğrak yeri. Kağıtta levreği çok ünlü. Kabak tatlısının özel tarifi şefinde saklı. Burada tatlının, ceviz veya tahinle değil, sade yenilmesi öneriliyor. Sezen Aksu, Uğur Yücel ve Serra Yılmaz, tarihi balıkçının kabak tatlısına hayran. Bir porsiyonu 8 lira. 100 kişi ağırlanabiliyor ve rezervasyon şart. (212) 243 40 80
7-YEDİ MEHMET RESTAURANT
Kabak seçimi önemli
Antalya´nın tanınmış lezzet duraklarından Yedi Mehmet Restoran 1940’ta kuruldu. Kuzu tandır, gerdanlı kulaklı çorba, kelle buğulama ve mezeleriyle ünlü. Geleneksel Türk mutfağı, esnaf lokantası ve balık restoranı konseptlerini bir arada barındırıyor. Konyaaltı Sahili’ndeki mekanın kabak tatlısı, doğru kabak seçimiyle ünlenmiş. Dış kabuğu ince ince soyuluyor, 10 saat su içinde bırakılıyor. Piştiği zaman içindeki su, kapak açılarak buharlaştırılıyor ve fırına veriliyor. Mehmet Yaşin’in tercihi kabak tatlısının fiyatı 10 lira. İsteyene yanında ceviz, tahin veya kaymak da var. Tel: (242) 238 52 00
8-FERİYE LOKANTASI
Boğaza nazır tatlı keyfi
15 yıllık ünlü lokantanın kapasitesi 200 kişi. Ortaköy, Çırağan Caddesi’nde. Görülmeye değer bir Boğaz manzarası var. Baklava yufkasında kayın mantarlı Çerkez tavuğu ve terbiyeli kuzu kuş gömü en ünlü yemeklerinden. Kireçli kaymakta bekletilerek yapılan kabak tatlısının porsiyonu 15 lira. Keyifli bir akşam yemeği de yanında içki ve tatlısıyla kişi başı 75-80 liraya mal oluyor. Rezervasyon gerekiyor. (212) 227 22 16.
9-BOĞAZİÇİ LOKANTASI
Siyasetçilerin gözdesi
1956’da kurulan esnaf lokantasına siyasetçiler akın ediyor. Kabak tatlısı fırında pişiriliyor. Sırrı içine atılan karanfilde. İsteğe göre tahin, fındık, fıstık veya kaymakla da servis ediliyor. Lokantanın Ankara tavası da çok meşhur. Kapasitesi 130 kişi. Yakın yerlerden telefonla sipariş de kabul ediliyor. Kabak tatlısının porsiyonu 5.50 lira. Rezervasyona gerek yok. Tel: (312) 311 88 32
10-BALIKÇI SABAHATTİN
Yemek yiyene tatlı bedava
1940’ta kurulan ünlü balıkçının en ünlü yemeği fener balığı tava. Dört kişilik fener balığı ve bir büyük rakı 100 lira tutuyor. Bu keyifli akşamın ardından kabak tatlısı bedava. İster cevizle, ister kaymaklı doldurmayla servis ediliyor. Adapazarı’ndan getirilen kabaklar, özenle seçiliyor. Kaynatılıp bir gün bekletildikten sonra fırına veriliyor. 02.00’ye kadar açık. 200 kişilik mekan, her gün tıklım tıklım dolu. Rezervasyon şart. Tel: (212) 458 18 24
Gurmeler, yemek kültürü yazarları, gazeteciler ve meraklılarından oluşan jüri
Hürriyet

28 Ekim 2010 Perşembe

Hayata Dair



Hayalci ay ışığında yolunu bulan insandır, cezası da şafağı herkesten önce görmesidir.
Oscar Wilde

Yemekli Filmler



Aşka Ruhunu Kat - Soul Kitchen
Yemekli filmler olarak tanımladığım içinde bol bol yemek pişirilen eğlenceli bir film, keyifle izlenecek bir film...........Her ne kadar restoran sahibi ve aşçı olan Zinos önceleri pek özensiz bir yer işletsede sonraları çok daha eğlenceli bir hale çeviriyor Soul Kitchen 'ı..........Fatih Akın’ın romantik komedi türündeki filminde, Soul Kitchen adındaki restoranın sahibi Zinos'un peşini şanssızlık bırakmaz. Kız arkadaşı Nadine yeni bir iş için Şangay'a taşınır. Zinos aşkının peşinden Şangay'a gitmeye karar verir ve işini kardeşi Illias'a bırakır. Ama bunun iyi bir fikir olmadığı ortaya çıkar. Illias dükkanı bir emlakçıya satar. Nadine de kendine yeni bir erkek arkadaş bulmuştur. Zinos dükkanını geri almanın yolunu
arar.




27 Ekim 2010 Çarşamba

Zuhal'in Kahvesi


Siyah İnci, Müslümanların Şarabı, Cehennem gibi siyah, ölüm gibi güçlü, aşk gibi tatlı bir şey diye tarif edilen Türk Kahvesi
Türkler tarafından keşfedilmiş, özel pişirme ve ikram yöntemleri ile hazırlanan ve sunulan kahve, diğer kahvelerden çok farklıdır. Özel bir tadı, köpüğü, kokusu, pişirilişi, ikramıyla kendine özgü bir kimliği ve geleneği vardır. Telvesi ile ikram edilen tek kahve türüdür.Dünyaya da Türk Kahvesi olarak yayılması çok eski tarihlere dayanır. Sade olarak içilirmiş eskiden "Acı kahvenin 40 yıl hatırı varmış" Kahve acı içilirmiş sohbet ile tatlansın diye. Herkesin kahvesi içilmezmiş "kahvesi içilesi insan "olmak ayrıcalıkmış.......




İlk olarak 1554' te Tahtakale'de açılan ve tüm şehre hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanıştı. Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu, satranç ve tavlanın oynandığı, şiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahvehaneler ve kahve kültürü dönemin sosyal hayatına damgasını vurdu.
Saray mutfağında ve evlerde yerini alan kahve, çok miktarda tüketilmeye başlandı. Çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulduktan sonra dibeklerde dövülerek cezvelerde pişirilmek suretiyle içiliyor ve en itibarlı dostlara büyük bir özenle ikram ediliyordu. Kısa sürede, gerek İstanbul'a yolu düşen tüccarlar ve seyyahlar gerekse Osmanlı elçileri sayesinde Türk Kahvesinin lezzeti ve ünü önce Avrupa'yı oradan da tüm dünyayı sardı. Küçük fincanlarla servis yapılır. İçilmeden önce telvesinin dibe çökmesi için kısa bir süre beklenir. Su, sanıldığı gibi kahvenin sonunda değil; kahveyi içmeden evvel içilmektedir . Osmanlı sarayında kahve ikramı bir seramoniymiş.Kahve ile beraber mutlaka gül lokumu verilirmiş, sonraları lokum yerine çeşit çeşit reçel ikram edilmiş.
Türk kahvesi bakır cezvelerde, soğuk su ve taze çekilmiş kahve ile çok kısık ateşte ağır ağır yapılırsa daha lezzetli , bol köpüklü olur.Kahvenin pişirmesi de sunuşu da ayrı ritüel......kız isteme törenlerinin en önemli olayı bayramların baş ikramı sigaranın, lokumun, likörün dost sohbetlerinin vazgeçilmezi

Kitaplar


HAYATIN KAYNAĞI
"Binlerce yıl önce, birisi ateş yakmasını keşfetti. Herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye, o ateşte yakmışlardır onu. İnsanların korktuğu bir şeytanla iş birliği yapan kötü biri olarak görülmüştür.Ama ondan sonra, insanların ısınmak için, yemeklerini pişirmek için ,magaralarını aydınlatmak için bir ateşi olmuştur.O adam onlara akıllarına gelmeyen bir hediye bırakmış karanlığı yeryüzünden kaldırmıştır.Yüzyıllar geçmiş derken biri tekerleği icat etmiştir.Herhalde o insan kardeşlerine öğrettiği tekerleğin çarkında parça parça edilmiştir.Yasak şeylerle uğraşan bir küstah olarak görülmüştür.Ama ondan sonra insanlar artık ufukları aşarak yolculuk edebilmeye başlamışlardır. Bu adam onlara akıllarına gelmeyen bir hediye bırakmış, dünyanın yollarını açmıştır"
"Yüzyıllar boyunca ortaya çıkan bazı adamlar, yepyeni yollara doğru ilk adımlar atmışlar, bunu yaparkende kendi vizyonlarında başka bir silaha sahip olmamışlardır.Büyük yaratıcılar sanatçılar, düşünürler,bilim adamları,mucitler...hep çağlarının insanlarına karşı tek başlarına durmuşlardır.Bu kişilerin tek gerçeği kendi amacı olmuştur.Kendi gerçeği, kendi usulünde yapabilmesi, başarabilmesi...odur onun hayattaki amacı..."
"Kolektif beyin diye bir şey yoktur. Kolektif düşünce diye bir şey de yoktur. Bir grup insanın vardığı anlaşma, ya bir uzlaşma, ödün verme sürecidir, ya da birçok bireysel düşüncelerin bir ortalamasıdır. İkincil önem taşıyan bir şeydir. Birincil eylem.. yani mantık yürütme süreci... bir tek kişinin tek başına yapması gereken bir şeydir. Yemekleri bir sürü insana paylaştırabiliriz. Ama kolektif bir midede sindiremeyiz. Hiç kimse kendi ciğerlerini, başkasının yerine solumak için kullanamaz. Hiç kimse kendi beynini, başka birinin yerine düşünmek için de kullanamaz. Vücudun ve ruhun bütün işlevleri bireysel ve özeldir. Paylaşılamazlar ve devredilemezler."
"Hiç kimse başkaları için yaşayamaz. Vucüdunu paylaşamadığı gibi ,ruhunu da paylaşamaz.Başkaları için yaşamaya kalkan kişi bağımlıdır."
"İnsana en yüce sevabın , başarmak değil , vermek olduğu öğretilmiştir. Oysa insan yaratılmamış şeyi veremez.Yaratma dağıtımdan önce gelmek zorundadır, yoksa dağıtılacak bir şey bulunamaz."
"İyilik ve kötülük kutupları açısından, iki kavram sunulmuştur ona. Biri bencillik, öbürü de hayırseverliktir. Bencilliğin anlamı başkaların kendisi için feda etmek olarak tarif edilmiştir. Hayırseverlik ise kendini başkaları için feda etmektir denmiştir. Bu durumda insan her iki halde de diğer insanlara bağlanmış, kendisine iki acıdan birini çekmesi söylenmişitr. Ya başkalarının uğruna kendisi acı çekecektir, ya da kendisi uğruna başklarına acı çektirecektir. Sonunda insanoğlunun kendi acılarından zevk alması gerektiği de söylenince, tuzak iyice kapatılmıştır. İnsan artık mazohizmi kendi ideali olarak kabul etmek zorunda kalmıştır, çünkü bunun karşısına ancak sadizm vardır. İnsanoğluna oynanan en küstahça oyun bu olmuştur. Bağımlılık ve acı çekme bu yolla hayatın temelleri haline getirilmiştir. Seçenekler kendini feda etmekle tahakküm etme arasında değildir. Seçenekler bağımsızlıkla bağımlılık arasındadır. Yaratıcının kuralı ya da elden düşmecinin kuralıdır. Bu temel bir sorundur. Bir ölüm kalım sorunudur. Yaratıcının kuralı, insanlığın var olmasını sağlayan mantıklı zihnin ihtiyaçları üzerine kurulmuştur. Elden düşmecinin kuralı ise sağ kalmayı beceremeyecek insanların ihtiyaçlarına dayalıdır. İnsanın bağımsız egosundan doğan herşey iyidir. İnsanın insana bağımlılığından doğan herşey kötüdür. Bencil kişi salt anlamda bakıldığında başkalarını feda eden kişi değildir. Başkalarını herhangi bir şekilde kullanma ihtiyacının üstüne çıkmış kişidir. Onun işlerliği, diğer insanların kanalıyla değildir. Birincil anlamda onlarla ilgilenmemektedir. Amacı da düşüncesi de arzuları da enerjisinin kaynağı da hep onların dışındadır. Bir başka kişi için var olmakta değildir. kimseden de kendisi için var olmasını istememektedir. İnsanlar arasında oluşabilecek tek kardeşik, tek karşılıklı saygı bu yolla olabilir. "
"İnsanın değeri kendinden gelir , başkaları için neler yapıp neler yapmadığından değil. Kişisel gururun yerini alabilecek hiçbir şey yoktur. Bağımsızlıktan başka da bir kişisel gurur standardı yoktur"
"Dünya yüzündeki ilk hak , ego'nun hakkıdır.İnsanın ilk görevi kendine karşıdır."
"Bir insanın diğer bir insana yapabileceği tek iyi şey , o kişiyle doğru dürüst bir ilişki kurabilmesi için tek yol ...elini çekmektir"

26 Ekim 2010 Salı

Yemek Gazetesi




Zayıflatan besinler

Bazı yiyecekler kararında ve doğru zamanda tüketildiklerinde kilo vermenize yardımcı olabilir. İşte bazı örnekler...
1. ZEYTİNYAĞI: Zeytinyağının da bir kaşığı diğer yağlar gibi 120-130 kalori enerji içeriyor ama tekli yağlardan zengin olması tokluk hissini artırmasına ve depolanmış yağların daha kolay çözülmesine yardımcı oluyor. Yağ tercihinizi zeytinyağından yana kullanın.
2. CEVİZ, BADEM, FINDIK: Üçünün de 100 gramı yaklaşık 600 kalori. Bu nedenle günde üçünden birini veya üçünün karışımını toplamda 30 gram yemeniz yeterli. Bu tercihi ara öğünlerde de kullanabilirsiniz. Üçünün de omega-3’ten zengin olması ve tokluk hissi vermesi kilo kontrolünü kolaylaştırıyor.
3. SİRKE VE LİMON: Kalori değerleri neredeyse yok gibi bir şey ama ikisi de hangi yiyeceğe eklenirse o yiyeceğin glisemik yükünü düşürüyor. Ayrıca sirkedeki asidik asit ve limondaki sitrik asit, tokluk hissini destekliyor.
4. GREYFURT: Düzenli tüketildiğinde (mesela öğlen ve akşam yarım greyfurt) kilo kaybını destekleyen bir meyve.
5. YEŞİL ÇAY: Her gün 2-3 bardak içmekte fayda var. İçindeki kateşinler metabolizmayı hızlandırıyor.
6. NAR: Düzenli nar suyu içmek, henüz bilinmeyen bir mekanizmayla insülin direncini azaltıyor. Nar suyu içenlerde bel yanları daha çabuk eriyor.
7. YOĞURT: Yağsız veya yarım yağlı yoğurt -özellikle probiyotik bakterilerden zenginse- mükemmel bir kilo yönetimi desteği sağlıyor. Ara öğünler için harika bir seçenek. Yarım su bardağı diyet yoğurt en fazla 50-60 kalori enerji içeriyor.
8. KAHVALTIDA YULAF LAPASI: Yarım yağlı veya yağsız sütle ya da yoğurtla hazırlanan yulaf lapası mükemmel bir kahvaltı seçeneği olabilir. Yulafın tokluk hissini artırarak kilo kontrolünü kolaylaştırdığı biliniyor.
9. HAŞLANMIŞ YUMURTA: Kolesterol sorununuz yoksa, kalp damar hastası değilseniz, doktorunuzla konuşarak her gün kahvaltıda haşlanmış bir yumurta yiyerek güne başlayabilirsiniz. Haşlanmış yumurta tokluk hissini artırıyor, proteinden zengin olduğu için metabolizmayı hızlandırıyor.
Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU -Hürriyet

Aşka Dair


İlk görüşte aşkın sırrı ortaya çıktı. Saniyenin beşte biri hızında gerçekleşiyor.

Syracuse Üniversitesi’nden bir grup bilim insanı, insanların aşık olmalarının, saniyenin beşte biri hızında gerçekleştiğini öne sürdü. Profesör Stephanie Ortigue başkanlığındaki ekibin araştırmasına göre, aşık kişinin beyninin 12 ayrı bölgesi, oksitosin, adrenalin ve dopamin gibi keyif verici kimyasalları salgılamak için koordinasyon içinde çalışıyor. “O halde insan kalbiyle mi sever yoksa beyniyle mi” sorusunu yanıtlayan Ortigue, bunun aldatıcı olduğunu belirterek, “Ben beyniyle olduğunu söylerdim. Ancak kalbi de işin içinde. Bu karmaşık duygu, beyinden kalbe ve kalpten beyine giden bir sürecin ürünü. Kalbimizde görülen bazı belirtiler, beynimizden kaynaklanıyor olabilir” dedi.

hürriyet

Yemek Gazetesi


Bitter Çikolata
Bayramların, kutlamaların, özel günlerin vazgeçilmez ikramı, hediyesi...........Büyük küçük herkesin keyifli, lezzetli kaçamağı, çikolata sevmeyen varmıdır bilmem ama keşfi insanlık tarihi kadar eskiye dayanıyor.
Amerikalı uzmanların yaptığı yeni bir araştırma; günde 40 gram bitter çikolata (yüzde 70 kakao içeren) tüketmenin kalp hastalıklarına yakalanma riskini azalttığını ortaya koydu. Bitter çikolata kalsiyum, fosfor, magnezyum, demir, çinko ve bakır gibi mineraller içerir. Kakao seviyesi yüksek çikolatalar antioksidan bakımından da zengindir. Florid açısından da zengin olan çikolata, dişlere de faydalı. İçeriğindeki bakır, cilde, damarlara ve dokulara fayda sağlıyor. Çikolatadaki doymuş yağ oranı, kandaki kolesterol seviyesini diğer doymuş yağlarla aynı seviyede arttırmıyor.Diyet yapanlara bile az miktarlarda bitter çikolata tüketmeleri öneriliyor.



Aşka Dair


Gözleri sürekli gözlerindeyse sana olan merakındandır; ama gözlerini senden kaçırıyorsa, o gözlerde sana ait birşeyler vardır.

Yemek Gazetesi


Domatesin ilginç bir tarihi vardır. Bolivya ve Peru da yabani sarı renkli bir domates türü bulunmuş ve sonra Meksikada yetiştirilip, Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfinden sonra Avrupa'ya gemilerle gönderilmiştir. İtalyanlar sarı renginden ötürü onu altın elma olarak adlandırdı, ama çok geçmeden kırmızı türleri ortaya çıktı. Domates Amerika'da ilk defa Thomas Jefferson tarafından yetiştirildi. Ama pek çok insan zehirli olduğuna inanarak yemeyi reddetti, ta ki 1900'e kadar. Uzun zaman önce, pek çok Avrupalı için aşk elmasıydı, çünkü insanları romantik yaptığına inanılıyordu. Dünyada pek bilinmeyen bu meyve çok etkilidir.
Domates, 18. yüzyıl sonu Osmanlı mutfağına yabani olarak giriyor. Sonradan aşılanıp, domates haline geliyor. İlk hali de kiraz domates boyutlarında. O zamanlar, domates yeşilken tüketiliyor. Dolması, çorbası, zeytinyağlısı yapılıyor. Kırmızıya döndüğünde de çöpe atılıyormuş.
Domates de A, B6, B1, C vitaminleri ve yüksek miktarda Likopen bulunmaktadır. Likopen’in bir antioksidant olarak değişik kanser türlerine ve kalp hastalıklarına karşı koruyucu etkisi vardır.Domatesin yararları : Cildi koruyor, yaşlanmayı geciktiriyor.Kolesterolü düşürüyor Kanama eğilimini azaltıyor damar duvarını genişletiyor Katarakt oluşumunu geciktiriyor romatizmal sorunları azaltıyor Bağışıklık sistemini güçlendiriyor

Hayata Dair


"Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta... ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor." John Donne

Yemek Gazetesi


Zencefil
Soğuk algınlığına karşı iyi gelir. Ağrı kesici olarak kullanılmaktadır. Sinir sistemini güçlendirir. Mideyi kuvvetlendirir. Asit etkisini azaltır. Bağırsak gazlarını giderir, Sindirim sistemini uyarır. Serbest radikallerin vücutan atılmasına yardımcı olur, Antioksidan özelliğe sahiptir. Kanser oluşumunu önler. Kalp kasını kuvvetlendirir. . Bir su bardağı kaynar suya bir tatlı kaşığı toz zencefil bir yemek kaşığı bal ve yarım limon suyu karıştırılıp içilebilinir.
Soğuk algınlığı, grip gibi hastalıklarda bir çay kaşığı toz zencefil bir tatlı kaşığı bal ile karıştırıp macun yapılarak yenildiği zaman insanın içini ısıtarak bronşlarını açar ve temizler. Balgamı söktürür, öksürüğü keser. Zencefil aynı zamanda doğal aspirindir; kanı sulandırır, damarları açar, pıhtılaşmayı önler. İyi bir zihin açıcıdır, hafızayı güçlendirir. İlaçların mide ve bağırsaklara yaptığı yan etkiyi yok eder. İyi bir bulantı ilacıdır. Ameliyatlardan sonraki anesteziden kaynaklanan bulantılar, deniz ve araba tutmasındaki bulantılarda etkilidir.
Zencefilin doğum sonrasında annenin emzirme döneminde, anne sütünü artırıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi vardır. Sindirim sistemini düzenler, hızlandırır, enerji verir. Zencefil, İngiltere'de besin takviyesi olarak kabul edilmiştir.Zencefil, asırlar boyu iyi bir besin ve ilaç olarak güvenle kullanılmıştır. Zencefil aynı zamanda çok güçlü doğal bir romatizma ilacıdır. Bal ve toz zencefil karışımından hazırlanan macun, günde üç tatlı kaşığı yenildiğinde bel ve bacak ağrılarını, romatizmayı tedavi eder.
Angelina Jolie'nin ikiz bebeklerine hamileliginden sonra zayiflamasina yardimci olan icecek zencefil ve sarimsak çayi, Uzak Dogu'da ve Afrika'da yuz yillardir kullaniliyormuş. {Zaten Angelina Jolie'de bu cayin tarifini Afrika'da ki yerlilerden ogrenmis }


Yemek Gazetesi



ALTIN ÇİLEK pürüzsüz, kolay şekil alan, parlak ve turuncu-sarı bir dış yüzeye sahiptir. Özü sulu ve içerisinde çok ufak açık sarı çekirdekleri vardır. Dinlendirildiğinde tadı tatlılaşır, taze olarak, kurutulmuş olarak tek başına veya meyve ve sebze salatalarında diğer ürünlerle beraber de tüketilebilir.Ayrıca çikolata ile kaplanıp tatlılarda da kullanılabilir. Reçellerde, soslarda keklerde vs. kullanılabilir.
- Dünyanın en zengin lif oranına sahip meyvesidir.

- Kilo vermeye yardımcı ve son derece faydalı bir meyvedir.
- Diyabet ( şeker) hastalarına faydalı olduğu gözlemlenmiştir. - Antioksidan oranı yüksektir.
- Kalp,verem ve idrar yolu hastalıklarının tedavisine yardımcı olur.
- C,B1,B2,B3 ve keroten gibi vitamin ve mineraller bakımından çok zengin bir meyvedir.
- Potasyum değeri çok yüksek bir meyvedir.
- Kalsiyum değeri aşırı zengin olduğundan okul öncesi çocukların gelişiminde çok et
-Metabolizmanın hızlı çalışmasına katkıları olduğu bilinmektedir.
- Kan dolaşımını düzenlemede pozitif etkileri vardır.
- İdrar söktürmeye faydaları vardır.

- Kalorisi azdır. Sindirim sistemindeki parazitleri yok etmeye yardımcı olur.
- Aroma ve mayhoş tadından dolayı pastacılık, dondurma aroması olarak ve marmelat yapımında kullanılır.
- Meyve salatalarında, tatlılarda ve turtalarda kullanılır.
- Reçeli son derece lezzetlidir.
- Cildi güneşten korumada ve cilt kanseri tedbir olarak deri gerici özelliği olduğundan, yaşlanmayı geciktirmeye yardımcı olur.
- Kandaki fazla ürik asitin atılmasına yardımcıdır.
- İçerisinde 8 ayrı alkolid bulunmaktadır. Bu alkolidler bitkisel kökenli ilaçların yapımında kullanılmaktadır.
- Kanı arındırmaya yardımcı olur. Görme sinirlerini yapılandırmaya yardımcı olur.
- Prostat ve boğaz hastalıklarının tedavisinde olumlu etkileri olduğu gözlenmiştir.

Zuhal'in Kahvesi


Hafta sonu gazetelerini uzun uzun okumayı severim. Mutlaka ilgimi çeken bir yazı da bulurum, ilginç hayat hikayeleri, köşe yazıları yada röportajlar arasıdan.......... Herkesin anlatacak bir hikayesi anısı vardır ama bazıları çok farklı ve özel oluyor.Bazı yazılar da insana dair insanın hala anlaşılamayan iç dünyasına dair. İnsanın kendini veya başkasını anlaması için yazılan bilgi veren, motive eden veya ders veren yazılar. Ben kelimelerin gücüne okumanın büyük kaynak olduğuna inanırım, güzel ve etkili anlatılan her şeyinde okumaya değer olduğuna, bir anlamı olduğuna inanırım. Gazete, kitap okumayan insanları da hiç bir zaman anlamam nasıl bu kadar ilgisiz ve meraksız olunur.


Bu hafta sonu da iki yazı ilgimi çekti ;
YÜZLEŞMEK GEREK
Ve şunu anlıyorum ki mutluluk; sadece coşkusunu hissettiğin anlardan, yeni hevesler peşinde koşmaktan ya da bir sonraki yere varmaktan ibaret değil. Çünkü koşullar sürekli değişiyor. Önemli olan; iyi bir insan olabilmek... İster köşe yazarı olun, ister işadamı, ister taksi şoförü, ister ev kadını... Bu dünyada her insanın yüzleşmesi gereken esas soru şu: Nasıl bir insan olmak istiyorum? Korkak ve kibirli miyim? Alçakgönüllü ve yürekli miyim? Hayattan yara aldıkça başkalarını incitmek mi yoksa iyileştirmek mi istiyorum?
ELVAN DEMİRKAN

Geçmiş yaşamlara inanıp inanmamak önemli değil. Onlar bilinçaltımızın iyileşme sürecinde bize verdiği sembollerdir. Ama Kuran'da da yazdığı gibi, her şey çiftiyle yaratılmıştır. Deneyimler bile... Yani hiç kimse sadece kurban değildir. O, muhakkak tacizci de olmuştur. Ya da öldürülen, bir kez olsun katili de oynamıştır. Terk eden, terk edilmiştir.
Bunun ne önemi var biliyor musunuz? Kendi içimizdeki karanlığı, kötülüğü kabul edemezsek, kendi olumsuz özelliklerimizi sevemezsek, asla başkalarını sevemeyiz. Asla gerçek sevgiden söz edemeyiz. Yaradan bile şeytanı meleğin yanına koymuşsa ve ona değer vermişse, bir bildiği mutlaka vardır. Karanlık olmadan ışığın kıymetini bilemeyiz. Kendimizi mükemmel görmeye çalışmazsak, kurban da etmeyiz. Kurban Bayramı yaklaşırken ekleyelim: Bu bayramın gerçek ve yüksek anlamı, insanların ne çocuklarını ne de kendilerini hiçbir şey için kurban yerine koymamaları gerektiğidir. Kendine acıyanlar, başkalarını sürekli suçlayanlar, çaresizlik hissedip sorunlarını çözmeyenler, sadece şikayet edip başkalarını yargılayanlar... Bayramda kesilen koyunlardan farkınız kalmaz... Kalkın ve kendi içinizde hangi duyguları değiştirmeniz gerektiğini bulun. Yoksa cennete varamayız.
SEDA DİKER

Yemek Masası


Güzel ve özel yemek yapmak yetmez, sunuş ve servisin özenli ,düzenli olması da gerekir.Lezzetli yemekler şık bir sofrada daha da anlam kazanır ,hem mideye hem göze hitap edebilmeli


Masa düzenlemesi de çok büyük önem taşır . Bazen sade bir masa mumlar ve çiçekler ile ziyafete döner.Küçük ayrıntılar büyük sonuçlar


25 Ekim 2010 Pazartesi

Keyifli Aşk Filmleri


Gelin Benim Olacak - Made of Honor 2008
Yönetmen : Paul Weiland
Oyuncular : Patrick Dempsey, Michelle Monaghan, Kevin McKidd, Kadeem Hardison,
Tom, iyi bir hayat yaşamaktadır, seksidir, başarılıdır, en iyi arkadaşı olan Hannah’ya her zaman güvenebileceğini bilmektedir. Hannah bir iş gezisi için altı haftalığına İskoçya’ya gidinceye kadar her şey mükemmeldir. Döndüğünde evlenme teklif etmeye karar verdiği Hannah’nın zengin bir İskoçla nişanlandığını ve oraya yerleşmeyi plânladığını öğrenince donup kalır.