26 Ekim 2010 Salı

Zuhal'in Kahvesi


Hafta sonu gazetelerini uzun uzun okumayı severim. Mutlaka ilgimi çeken bir yazı da bulurum, ilginç hayat hikayeleri, köşe yazıları yada röportajlar arasıdan.......... Herkesin anlatacak bir hikayesi anısı vardır ama bazıları çok farklı ve özel oluyor.Bazı yazılar da insana dair insanın hala anlaşılamayan iç dünyasına dair. İnsanın kendini veya başkasını anlaması için yazılan bilgi veren, motive eden veya ders veren yazılar. Ben kelimelerin gücüne okumanın büyük kaynak olduğuna inanırım, güzel ve etkili anlatılan her şeyinde okumaya değer olduğuna, bir anlamı olduğuna inanırım. Gazete, kitap okumayan insanları da hiç bir zaman anlamam nasıl bu kadar ilgisiz ve meraksız olunur.


Bu hafta sonu da iki yazı ilgimi çekti ;
YÜZLEŞMEK GEREK
Ve şunu anlıyorum ki mutluluk; sadece coşkusunu hissettiğin anlardan, yeni hevesler peşinde koşmaktan ya da bir sonraki yere varmaktan ibaret değil. Çünkü koşullar sürekli değişiyor. Önemli olan; iyi bir insan olabilmek... İster köşe yazarı olun, ister işadamı, ister taksi şoförü, ister ev kadını... Bu dünyada her insanın yüzleşmesi gereken esas soru şu: Nasıl bir insan olmak istiyorum? Korkak ve kibirli miyim? Alçakgönüllü ve yürekli miyim? Hayattan yara aldıkça başkalarını incitmek mi yoksa iyileştirmek mi istiyorum?
ELVAN DEMİRKAN

Geçmiş yaşamlara inanıp inanmamak önemli değil. Onlar bilinçaltımızın iyileşme sürecinde bize verdiği sembollerdir. Ama Kuran'da da yazdığı gibi, her şey çiftiyle yaratılmıştır. Deneyimler bile... Yani hiç kimse sadece kurban değildir. O, muhakkak tacizci de olmuştur. Ya da öldürülen, bir kez olsun katili de oynamıştır. Terk eden, terk edilmiştir.
Bunun ne önemi var biliyor musunuz? Kendi içimizdeki karanlığı, kötülüğü kabul edemezsek, kendi olumsuz özelliklerimizi sevemezsek, asla başkalarını sevemeyiz. Asla gerçek sevgiden söz edemeyiz. Yaradan bile şeytanı meleğin yanına koymuşsa ve ona değer vermişse, bir bildiği mutlaka vardır. Karanlık olmadan ışığın kıymetini bilemeyiz. Kendimizi mükemmel görmeye çalışmazsak, kurban da etmeyiz. Kurban Bayramı yaklaşırken ekleyelim: Bu bayramın gerçek ve yüksek anlamı, insanların ne çocuklarını ne de kendilerini hiçbir şey için kurban yerine koymamaları gerektiğidir. Kendine acıyanlar, başkalarını sürekli suçlayanlar, çaresizlik hissedip sorunlarını çözmeyenler, sadece şikayet edip başkalarını yargılayanlar... Bayramda kesilen koyunlardan farkınız kalmaz... Kalkın ve kendi içinizde hangi duyguları değiştirmeniz gerektiğini bulun. Yoksa cennete varamayız.
SEDA DİKER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder